2 Ocak 2011 Pazar

Büyük Sensin, Allah’ım!



Büyük Sensin, Allah’ım!
Evet, sahur biter bitmez deprem başlayınca bu gerçeği gördüm, hakkal yakin bunu anladım. Evet, deprem anında hep bunu söyledim “Büyük sensin, Allah’ım.!”
Evet, En büyük O…Ondan başka büyük yok. Zelzele anında bu gerçek o kadar zahir olarak ortaya çıkıyor ki…Dağları oyuncak gibi sallayan, binaları yerinden oynatan kudretin karşısında kim durabilir ki… Deprem anında o kudreti hakkal yakin, yaşayarak görüyorsun. Herkes can derdine düşüyor. O, alacağız diye yıllarca çalıştığımız evleri, dişimizden tırnağımızdan artırarak aldığımız eşyaları nasıl da bırakıp kaçıyoruz. Düşüyoruz canımızın derdine. Kendimiz kurtulduksa bu defa da sevdiklerimizin derdine… Demek en kıymetli malımız canımızmış, sonra da sevdiklerimizin canları. Demek bu eşyalar için birbirimizi kırmaya değmezmiş.
Evet, sallanmaya, uyarılmaya, uyanmaya çok ihtiyacımız var! Çünkü, biz insanlar, eninde sonunda uyanacağız. Hatta Hz.Ali (K.V) “İnsanlar uykudadır. Ölünce uyanırlar” buyurmuştur. İş, ölmeden önce uyanmaktır. Öldükten sonra uyanmanın ne faydası olur ki… Deprem maddi alemi sarsarken, insanların akıllarını, ruhlarını ve manevi alemlerini de sarsmaktadır. Bu çok önemlidir.
Bu deprem insanlara neler öğretmiyor ki… Deprem anında insanın ne kadar aciz olduğu nasıl da ortaya çıkıyor! Doğrusu çok merak ediyorum. O, Allah’a meydan okuyanlar, Allah’ın emrini yerine getirenleri belirli yerlere sokmayanlar deprem anında ne yapıyorlar acaba? Deprem de Allah’ın bir emridir. Ona da “buradan içeri giremezsin” diyorlar mı acaba?
Allah açık olarak içkiyi, kumarı, zinayı, açık saçık gezmeyi, faizi yasaklamış. Bunlar yasaklansın, dediğin zaman ‘olmaz’ diye yeri göğü inletenler; deprem olurken de acaba meydan okumaya devam ediyorlar mı, yoksa onlar da acizliklerini anlayıp kaçacak delik mi arıyorlar? Hatta, her zaman meydan okudukları Allah’a mı sığınıp yalvarıyorlar?
Evet, deprem ile ne güzel anlaşılıyor, bütün her şeyin O’nun olduğu. Çünkü O,  istediğini öldürüyor, isteği binaları yıkıyor, verdiği malları çekip alıyor. Var mı itiraz edebilen? “Mülk O’nundur, mülkü dilediğine verir, dilediğinden çekip alır” ayeti deprem anında nasıl da yaşanarak görülüyor. “Yaşatan da öldüren de O’dur” ayeti nasıl yaşanıyor.
Evet, bizim evlerimiz de, arabalarımız da, hatta canlarımız da O’nundur. İstediği zaman öldürür ve istediği zaman malları elimizden çekip alır. Çünkü bunları bize emaneten vermiştir.   
Deprem insanları nasıl da uyandırıyor. Dalmış giderken ölümle yüz yüze gelmek az şey midir?
Bir de namaz kılmak zor geldiğinden namazı kılmadan yatanları nasıl da sabaha kadar ayakta dikiyor, değil mi?
Sel felaketinde de gördük. Mallar mülkler nasıl da telef oldu gitti. Zor… zor… amma; iş, Allah’ın emri olarak malların zekatını vermeye geldi mi, kimseden ses çıkmıyor. Çok tecrübelerle sabittir. Zekatı verilmeyen mal diğer malları da içine alarak telef olur gider. Bu yüzden bir şey farz mı, bir şey Allah’ın emri mi; hiç düşünmeden hemen onu yap. Yoksa başın beladan kurtulmaz.
Gel, bela ve musibetlerden korkacağına Allah’tan kork. O’nun emir ve yasaklarını düşünmeden yerine getir. Unutma ki, depremin de, yağmurun da, rüzgarın da hatta her şeyin dizgini de O’nun elindedir. O demeden bu alemde zerre bile kıpırdamaz.
Bu olaylar vesilesi ile Allah’ın emirlerine karşı meydan okuyanların, “Kur’an’ın hükümleri uygulanamaz, yoksa İslami hayat tarzı geri mi geliyor?” diye kükreyenlerin acizliklerini de gör.
“Ey kullarım, benden korkun” ayetini unutma! Kork Allah’tan, kurtul bütün korkulardan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder