2 Ocak 2011 Pazar

Oruç ile ilgili bir kıssa…



Bildiğiniz gibi Ramazan ayı her otuz üç yılda bir döner ve tekrar aynı günlere gelir. Bundan 33 yıl kadar önce idi. O zamanlar üniversitede öğrenci idim. Ramazan ayı geldi, aylardan Ağustos. Oruç tutmaya başladık. Uzun ve sıcak yaz günleri olmasına rağmen öyle rahat bir oruç tutuyordum ki.. adeta hiç oruçlu değildim. Ne acıkıyordum nede susuyordum. Herhangi bir halsizliğim olmadığı gibi sanki oruç tutmuyormuşum gibi de rahattım. 
Hal böyle olunca rahat bana battı. Ramazanın zevkine varabilmek için birazda sıkıntı çekmeliydim. Ve açtım ellerimi ve biraz da sıkıntı olması için dua ettim. Evet, o günden itibaren oruç bana öyle zorlaştı ki…adeta tutmakta zorlandım. Hatamı anlamıştım amma, ne fayda…
Evet, aradan 33 yıl geçti ve gene aynı uzun ve sıcak yaz günlerinde oruç tutmaya başladık. İçinizde o zamanki benim halim gibi rabbimizin rahmeti sayesinde çok rahat oruç tutanlar mutlaka vardır. Sakın onlar benim gibi yapmasınlar. Allah’tan zahmet istemesinler,  O’nun rahmeti sayesinde kavuştukları nimetlerin gitmesi için dua etmesinler.
Demek sıcak ve uzun yaz günleri de olsa Allah cc oruç tutanlara ona göre bir sabır, ona göre bir kolaylık verebiliyor. Öyleyse, O’na güvenmeli, O’na dayanmalı, “hasbünallahü ve niğmel vekil” demeli ve hiçbir tereddüt göstermeden oruçlarımızı tutmalıyız. Bu sıcak ve uzun yaz günlerinde nasıl oruç tutacağım diye endişe etmemeliyiz. O, herkesin durumuna göre kolaylık ta verir rahatlık ta…İlla verecek diye bir şey de yoktur. O nasıl dilerse öyle yapar amma ne yaparsa yapsın, her zaman en güzelini yapar. O’ndan gelen her şey güzeldir. Biz hemen anlamasak ta bu böyledir.
Artık sekiz on sene böyle uzun ve sıcak yaz günlerinde oruç tutulacak. Ömrü olanlar bunu göreceklerdir. Elbette böyle günlerde oruç tutmak daha zor olabilir. Özellikle çiftçilik ile uğraşan kardeşlerimiz daha fazla zahmet çekebilirler. Unutmayalım ki ücrette çekilen zahmete göre olacaktır. Nasıl sıcak yaz günlerinde harman kaldırmak, ürünleri hasat etmek zahmetli ve zordur, amma neticede büyük kazanç elde edildiğinden bu hasat dönemi dört gözle beklenir. Öyle de, bu Ramazan ayı ahiretimiz açısından çok büyük kazançlar elde ettiğimiz bir dönem olduğundan ne kadar zahmet çekersek çekelim önemli değildir. Madem ki ibadet için yaratıldık ve madem ki ahiret yolcusuyuz, madem ki bu dünyada geçici ve misafiriz; öyleyse zahmetlere hiç aldırmadan ibadet ve taate devam etmeliyiz. Özellikle bu ayda sevaplar katlanarak verildiğinden dünya işlerini mümkün olduğu kadar azaltmalı ve ahiret işlerine ağırlık vermeliyiz. Özellikle bu ayın son on günü tamamen dünya işlerini terk edip kendimizi ibadete verirsek en doğru hareketi yapmış oluruz. Sünnet olan da budur, doğru olan da budur, akıllı bir kişinin yapacağı da budur, ahiret yolcusu olan insanın yapacağı doğru hareket te budur, ibadet için yaratılan insanın yapacağı da budur. Varsın ehl-i dünya dünya için koşsun, dünya için çalışsın, dünyayı imar ile uğraşsın.
Bu arada emrimizde çalışanların da işlerini bu ay vesilesi ile azaltırsak Peygamberimizin (sav) hayır dualarına mahzar oluruz.
Gözümüzü açalım, eldeki fırsatları iyi değerlendirelim. Bizden önce bu dünyadan kimler geldi kimler geçti. Kimlerin kazançlı çıktığına bakar mısınız?
……
GÜNÜN SÖZÜ: “Allah’a kulluk yapıp ta pişman olan, nefis ve şeytana kulluk yapıp ta pişman olmayan yoktur.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder