3 Ocak 2011 Pazartesi

Kötülüklere müdahale edin!..

Çünkü kötülükler, yani islama uymayan hareketler, yani Rabbimizin yapmamızı yasakladığı hareketlere zamanında müdahale edilip önlenmezse yayılma eğilimi gösterir. Neticede kötülükler öyle yaygınlaşır ki, toplum, içinde yaşanmaz hale gelir. Artık ondan sonra kötülükleri önlemek istesen de önleyemezsin. Öyle bir durumda iyiler başlarını öne eğerek yaşamak zorunda kalırlar.
Halbuki dinimizde en önemli ve mutlaka yerine getirilmesi gereken emirlerden biri de ‘emr-i bil maruf ve nehyi anil münker’dir. Yani, iyilikleri emretmek ve kötülükleri yasaklamak. Bu konuda peygamberimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur:
"Sizden kim (sünnetime uymayan) bir münker görürse (seyirci kalmayıp) onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse lisanıyla düzeltsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu kadarı imanın en zayıf mertebesidir." Müslim, Ebu Davud
"Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a kasem olsun, ya ma'rufu emreder ve münkerden de yasaklarsınız veya Allah'ın katından umumî bir belâ göndermesi yakındır. O zaman yalvar yakar olursunuz da duanız kabul edilmez." Tirmizi
İçinde yaşadığımız toplumda Emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker yapmaktan başka çare yoktur. Yoksa, şer işler her tarafımızı saracak ve neticede onlarla beraber kabak bizim de başımızda patlayacaktır. Bunu bir örnekle açalım. Aynı gemide seyahat eden iki gurup var. Aşağıdaki gurup su elde etmek gibi masum bir istekle geminin tabanını delmeye uğraşıyor. Bunu gören üsttekiler “aman canım, bize ne” diyemezler. Çünkü onlar tehlikeyi görüyor, delmeye çalışanlar ise göremiyorlar. Bu durumda üsttekilerin mutlaka aşağıdakileri durdurmaları gerekir. Yoksa, neticede gemi batar ve hepsi birden boğulurlar.
İşte, bizler bugün şer işler yapan insanlarla aynı toplumda yaşamaktayız. Canlarının istediği gibi yaşamak ve menfaatlerinden başka bir şey düşünmeyen bu güruhun tek bir dertleri vardır. Ya ileride bu özgürlüklerini kaybederlerse ve İslami bir hayat tarzı gelirse. Evet bütün dertleri budur. İrtica tehlikesi de budur; toplumda canlarının istediği gibi yaşayamıyacakları günler gelirse...Toplum islamî bir hayat tarzına geçerse… Evet, Onların bu batıl yolda devam edebilmek için nasıl da mücadele ettiklerini görüyor musunuz? Eğer sen de, en az onlar kadar bu hak yolda mücadele etmezsen olur mu?
Evet, tarih hep bu mücadelelerle doludur. Eğer başın dik olarak, izzetle yaşamak istiyorsan Allah’ın emir ve yasaklarını hayatına tatbik edeceksin ve bu konuda nefsini ve şeytanı yeneceksin. Eğer nefis ve şeytanı yenebilirsen, bu defa karşına toplum çapında engeller çıkacaktır. Hatta onları da yenersen bu defa da dünya çapında İslam düşmanları karşına dikilecektir. Bunda bir anormallik yoktur. Çünkü bu dünyada düzen bu mücadele üzerine kurulmuştur. Ve bu mücadelenin şakası da yoktur. Eğer bu mücadelenin gereğini ciddi olarak yerine getirmezsen ahiretini kaybettiğin gibi dünyada da rezil olursun. Ben batıl yolda mücadele edenlere hayret ediyorum. Nasıl oluyor da hayatlarını ortaya koyarak mücadele edebiliyorlar? Adam vücuduna bombaları koyup patlatıyor. Ne uğruna? Ona cennet gibi bir vaatte bulunan da yok. Buna rağmen boş bir dava uğruna ölüme giderken, acaba “ben de müslümanım” deyip, böyle hakikatli bir dava ve neticesi cennet olan bir yolda en ufak bir tehlike ihtimalinden korkmak ve mücadeleyi terk etmek… olur mu? Olursa ne olur? Bu günkü İslam alemindeki Müslümanların durumu gibi olur. Yazık…
Geçenlerde İzmir’e gittim. Orada bir çok rezil vaziyet gördüm ve kimsenin onlara müdahale edemediğini, herkesin yüzleri kızararak yanlarından geçtiğine şahit oldum. Olanları önleyemedikleri gibi kendi çocuklarının da aynı vaziyete düşme tehlikesi ve endişesi içinde yaşıyorlar. O Zaman dedim ki; hiç olmazsa Konyamıza sahip çıkalım. Bunun da yolu çevremizdeki kötülüklere müdahale etmek ve önlemeye çalışmaktır. Hem de bunu dinimizin bir emri, hem de en önemli emirlerinden biri olarak yapmak. Küçük rezillikleri küçük bir müdahale ile önlemek mümkündür. O zaman hem dinimizin emrini yerine getirmiş oluruz hem de güzel bir ortamda yaşamayı hak ederiz, çocuklarımıza da iyi bir ortam bırakırız. Yoksa çocuklarımıza içinde yaşanamaz rezil bir ortam ve bir şehir bırakmamız kaçınılmaz olur. Sanıyorum bu topluma iyi ve kötü şeyin ne olduğunu da öğretmek gerekiyor. Çünkü televizyonlar insanların kafalarını iyice karıştırdı. İyi: Dinimizde Allah’ın emrettiği ve Peygamberimiz s.a.v’in yaptığı veya yapıldığı zaman hoş karşıladığı şeylerdir. Kötü ise: Allah’ın yasak ettiği ve peygamberimizin s.a.v. yapmadığı ve yapılmasını kötü gördüğü işlerdir. Herkesin kafasına göre iyi kötü olmaz. Ölçümüz budur ve herkes böyle kabul ederse bu günkü meseleleri doğru değerlendirmek mümkün olur. Yoksa toplumda herkes “bana göre…” diye başlarsa bir yere varmak mümkün değildir. İşte toplumun buluşacağı ortak nokta burasıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder