3 Ocak 2011 Pazartesi

Utanmak mı?.. Nedir o?..

Bundan otuz yıl kadar önce idi. Bir gazetede okumuştum. Türkiyede zengin deyince akla gelen bir zengine – Zekatınızı nasıl veriyorsunuz? diye sormuşlar.-Zekat mı? Nedir o? demiş.
Şimdi de utanma noktasında aynı noktadayız. Utanmak mı? Nedir o? Evet, burada yazmaya utanacağım bir vaziyette dolaşan birisine –bu şekilde dolaşmaktan utanmıyor musun? desen, alacağın cevap budur: Utanmak mı?  Nedir o? Veya – Bunda utanacak ne var?
Halbuki, utanmak öyle bir duygudur ki iman sahibi olan herkeste bulunması gerekir. Çünkü peygamberimiz s.a.v. bu konuda şöyle buyurmuşlardır:
“ Hayâ imandandır. İman ise cennettedir. Hayâsızlık cefa’dan bir parçadır. Cefa’da cehennemdedir."
 "İman, yetmiş küsur -bir rivayette de altmış küsur- şubedir. Hayâ imandan bir şubedir."
Görüldüğü gibi, iman ile hayâ yan yana zikredilmektedir. Zaten bugünkü hayâsızlığa bakarak imansızlığında arttığını söyleyebiliriz.
Hayâ, yani utanma duygusu çok nazik bir duygudur. Eskiler bunun için “deyyusluk üç gündür” demişlerdir. Burada çok ince bir manâya işaret etmişlerdir. Yani, bir kişi utanılacak bir hareketi yaparsa en fazla üç gün utanır, daha sonra aynı hareketi yaptığı halde artık utanmaz. Çünkü, bu duygu çok nazik  olduğundan hemen kaybolur.
Ben sünnet yaptığım için bu durumla sık karşılaşırım. Sünnet yapılacak çocuk erkek olduğu halde, çocuk olduğu halde orada bulunan diğer erkeklerden utanır. Zar zor açtırır ve uyuşturma işlemini yaparız. Bir defa herkesin yanında açtı mı  artık utanması azalır. Biraz sonra mecburen sünnet için yeniden açar. Neredeyse utanma duygusu kaybolur. Sadece kadınlardan utanmaya başlar. Bir müddet sonra o da kalmaz ve açık bir şekilde dolaşmaya başlar. Çünkü utanma duygusu gitmiş veya kaybolmuştur. Bu duygu işte bu kadar nazik bir duygudur ve hemen kaybolur.
Asıl utanma duygusunun kadınlarda olması gerekir. Peygamberimiz s.a.v. “Utanmak güzeldir, kadında olursa daha güzeldir” buyurmuşlardır. Amma maalesef günümüz kadınlarının çoğu, en utanılacak vaziyette, caddelerin en işlek yerlerinde rahatça dolaşabilmektedirler. Bazen insanlar sorar: Bu kadınlar yatak odası kıyafetiyle bu kadar erkeğin arasında nasıl utanmadan gezebiliyorlar? diye. Halbuki onlarda utanma duygusu yok ki... Bunun için utanmazlar. Aslında doğuştan utanma duyguları vardır. Fakat küçüklükten beri eskilerin ayıp dediği hareketleri yapa yapa utanma duygularını kaybetmişlerdir. Artık onlar utanmanın ne olduğunu da bilmezler. Onun için biraz sıkıştırsan; -bunda utanacak ne var? derler. Kendilerince haklıdırlar. Onlara göre öyledir.
Mesela, burnu koku almayan birisine: -Şu kokuyu almıyor musun? diye sorsan -ne kokusu? diyecektir. Kendince haklıdır. Ona göre ortalıkta koku yoktur. Amma işin aslı öyle değildir.
 Doğuştan kör olan birisine görmenin ne olduğunu anlatamazsınız. Çünkü görmenin ne olduğunu bilmiyor. Aynen öyle de: utanma duygusunu kaybetmiş insanlara utanmadan bahsedemezsiniz. Çünkü onlarda öyle bir duygu yoktur. Televizyonlardaki en rezil vaziyetteki kadınlara utanmaktan bahsetseniz hayret ederler, -bu adam ne diyor? derler. Çünkü onlara göre yaptıkları çok normaldir. Sahilde kocası ile yan yana, çırıl çıplak gezen bir kadın utanmanın ne olduğunu bilemez. Çünkü o duygu çoktan yok olup gitmiştir. Halbuki o duygunun zamanında korunması gerekirdi. Korunmazsa işte bugünkü gibi hayâsız bir nesil ortaya çıkar.
Tabii ki herkes bu duyguyu kaybetmemiştir. Erkek olduğu halde şort ile solağa çıkmaya utanan erkek çocuklar olduğu gibi, evinde tek başına otururken  bile ayaklarını uzatmaya utanan kâmil ve olgun insanlar vardır. Ev kıyafeti ile erkeklerin önüne asla çıkamayan nice hayâ duygusunu kaybetmemiş kadılarımız vardır.
Demek, bu hayâ duygusu son derece nazik ve hassastır. Kişi ilk önce bu utanma duygusunu kaybeder, utanma duygusunu kaybeden nihayetinde imanını da kaybeder. Bize hadis-i şeriflerde böyle haber verilmiştir.
Öyleyse, daha çocukluktan başlamak üzere utanma duygusunu yok edecek hareketlerden kaçınmak gerekir. Ama maalesef bugün, gerek televizyonlar, gerek okullardaki vaziyetler ve gerekse toplumdaki hareketler utanma duygusunu yok edecek şekildedir. Zaten çok nazik olan bu duygu kaybolup gitmekte ve neticede nice utanmaz insan ortalığı kaplamakta, özellikle kadınlar; göbeklerini açarak en işlek caddelerde dolaşmakta, çırıl çıplak sahillerde, erkeklerin önlerinde hayasızca gezebilmektedirler.
Yapılacak iş gayet basittir. Daha çocukluktan itibaren çocuklarımızı islamî bir terbiyeye tabi tutmak, aile içindeki hareketlerimizi islama uydurmak, basın yayından başlayarak okullarımıza kadar her yerde Allah’ın emrettiği, peygamberimizin s.a.v. bize öğrettiği şekilde davranmaktır.
 Kadınların örtünmesi Allah’ın emri, açılmaları ise şeytan ve şeytanlaşmış insanların emridir. Çıplaklık bu asrın en büyük fitnelerinden biridir. Açık saçık bir toplum Allah’ın kesin olan emirlerine karşı gelmektedir. Hele örtünmeyi yasaklamak yok mu… işte bu haddi aşmak ve Allah’a meydan okumaktır.
Heyhat! Kimin haddine ki Allah’a meydan okusun da iflah olsun. Tarih böyle ahmakların hazin sonlarının hikayeleri ile doludur. Yazık…


Günün sözü;
Sureten insan görünen herkes insan değildir. ( İnsan eğer insan olmazsa, şeytan bir hayvana inkılap eder. R.Nur.) Hakiki insanlık; ancak iman ve İslamiyet ile mümkündür.




Nida…

İman hizmetinde, Kur’an yolunda
Zerafet ihsan et, güzel Allah’ım!
Görmeyi sevdiğin  veli kulunda
Asalet ihsan et, güzel Allah’ım!

Lütfet, aramızdan perdeyi kaldır
Basiret ihsan et, güzel Allah’ım!
Sevgine götüren yolları bildir
Feraset ihsan et, güzel Allah’ım!

Allah muhabbeti olan davamda
Dirayet ihsan et, güzel Allah’ım!
Seni hoşnut eden yüksek kıvamda
İbadet ihsan et, güzel Allah’ım!

Habibine layık ümmet kıl beni
Letafet ihsan et, güzel Allah’ım!
Dininde kuvvet ver, sabit kıl beni
Selamet ihsan et, güzel Allah’ım!

Resulûn uyanık görenlerden et
Keramet ihsan et, güzel Allah’ım!
Cennete hesapsız girenlerden et
Beraat ihsan et, güzel Allah’ım!
Osman ALTAŞ







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder