3 Ocak 2011 Pazartesi

Kürt açılımı rejimin geri adım atmasıdır

Yıl 1986. Konya Atatürk Sağlık Meslek Lisesine öğretmen olarak geldim. İlk dikkatimi çeken şey çok despot olan okul idarecileri idi. 14-15 yaşlarında bir meslek sahibi olup ekmeğini eline alabilmek için gelmiş olan çocukları ilk yanlış hareketlerinde ‘haydar’ ismini verdikleri, hayvanın bile o şekilde dövülmeyeceği bir sopa ile döverler ve sindirirlerdi. Ekmek ve mesleklerini ellerine alabilmek için dört yıl boyunca bu çocuklar sabrederler ve nihayet mezun olurlardı. Çark böyle kurulmuştu. Bu çarkı bozmak öyle kolay değildi. Dolayısıyla benim gibi bazı öğretmenler bu zulme karşı olsak ta önlememiz mümkün olmuyordu.
Nihayet bir dönem başı Bingöl’den böyle sindirme görmemiş 50 kadar son sınıf öğrencisi okula naklen geldi. Bunlar yaşları yerinde, cüsseleri de çocuklar gibi değildi. Şimdi ne olacaktı. Yöneticiler ya.. bunları da sindirecekler ve çarkı eskisi gibi döndürmeye devam edeceklerdi, yada bu düzen burada bitecek ve bütün öğrencilere insan gibi muamele edilecekti.
Okul idarecileri eski alışa geldikleri sistemi devam ettirme yolunu seçtiler ve yeni gelen, yaşları ve cüsseleri yerinde olan gençleri sindirme yoluna gittiler. Bu yol aslında riskli idi. Bu gençleri de döverek sindirmeye kalktılar. Amma bu defa başaramadılar. Çünkü onlar bu zulme karşı koydular. Zaten önceden sindirilmiş olan çocuklar da bunlara katılınca artık olayları önlemek mümkün olmadı. Bir kere öğrenciler isyan etmişti ve haklıydılar. Bu olaylar o zamanki gazetelerde günlerce haber yapıldı ve bütün Türkiye duydu. Neticede zorba idareciler darma dağın olup gittiler.
Bu olayı 20 sene sonra niye mi anlatıyorum? Çünkü o günkü bizim okul ve idarecileri ile bu günkü Türkiye arasında benzerlik var da onun için. İnsanlar baskı ve güç kullanılarak bir müddet idare edilebilirler amma bunun devam edip gitmesi mümkün değildir. Nihayet PKK silah çekti ve 25 senede hem kendilerinden hem de bu halktan binlerce kişinin toprağa girmesine sebep oldu. Yıllarca en üst makamdakiler “PKK mühim değil, bizim birinci düşmanımız irticadır” beyanatları verdiler. Amma öyle olmadı ve PKK’yı önemsiz bulanlar, onları kolayca silah zoru ile yok edeceklerini sananlar yanıldılar. Çünkü, onların ortaya çıkmasına sebep olan buradaki hatalar idi. Bir türlü kabul edilmese de gerçek bu idi. Milyonlarca kürdü yok sayarak kurulan sistem ne kadar devam edebilirdi ki…İnsanlara siz Türksünüz demekle onlar türk olmuyordu. Yasaklamalar ile bir yere varılamayacağı, nihayet  on binlerce genç toprağa girdikten sonra anlaşılabildi.
Bunlar öyle acı gerçekler oldukları halde yakın zamana kadar bunları söylemek bile büyük suç olarak kabul edildi. Kimse bunları yazmaya dahi cesaret edemedi. İşte PKK Türkiyeyi bu değişime zorlamıştır. Ülkeyi yönetenler hiç olmazsa bugün biraz da olsa bazı hataların telafi edilmesi konusunda esnekleşmişlerdir. Bu akıllıca bir harekettir. Eski çarkı devam ettirmeye kalkmak bizim okul idarecilerinde olduğu gibi dağılmaya sebep olabilirdi.
Bu yüzden bu açılım toplumun hemen her kesiminden destek görmektedir.
Artık günümüzde gerçekler öyle ortaya çıkmıştır ki ne yalan ve dolan ile, nede baskı ve zulüm ile bunları örtmek mümkündür. Öyleyse yapılacak en akıllıca iş yanlışları ortaya koymak, geçmişte yapılanlardan dolayı özür dilemek ve tekrar o hatalara dönmemektir. Tarih diye okutulan ve gerçeklerin zıddı olan şeyler tarih kitaplarından çıkarılmalı ve olaylar doğru şekliyle yazılmalıdır. Latife Hanımın hatıralarının yayınlanma zamanı geldiğinde yetkili bir komutanın bu hatıraları okuyunca “Bunlar yayınlanırsa tarihi yeniden yazmak gerekir” sözü ve hatıraların yayınlanmasına yasak getirilmesi unutulmamalıdır.
Evet, hatıralar yayınlanmalı, tarih yeniden yazılmalı ve hatalardan geri dönülmelidir.
Bazı dini hassasiyeti olan yazarların saf saf “ peki… kürt kızı başı örtülü üniversitede okumaya kalkarsa…” diye sormalarına gerek yoktur. Zira PKK’nın üst düzey yetkilileri Laiklik konusunda bizimkilerle aynı görüşte olduklarını çoktan deklare etmişlerdir. Hiç umutlanmayın. Siz biraz daha sabredecek ve pek yakında gelmesini beklediğimiz Mehdi-i Azam’ı bekleyeceksiniz. O zaman geldiğinde kadınlar örtünmek için hiç kimseden izin almayacakları gibi, hiçbir kadın da sokakta açık saçık gezemeyecektir. Gayri müslim de olsa, inançsız da olsa böyledir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder