3 Ocak 2011 Pazartesi

Miras nasıl paylaşılır?


Bir müslümanın belki de ömründe bir iki defa başına geliyor olsa da, dinimizde mirasın nasıl paylaşılacağına dair az çok bilgi sahibi olması gerekir. Bugün halkımızın büyük çoğunluğu Müslüman olduğu halde tahmin ediyorum yüz kişi de bir kişi bile mirasın dinimize göre nasıl paylaşılacağını, kime ne kadar mirastan pay verileceğini bilmez. Hatta, belki de kimlerin mirasçı olacağını dahi bilemez. Elbette bunda, artık mirasın Rabbimizin emrettiği tarzda değil de, insanların kafasından çıkan kanunlara göre paylaşılmasının büyük etkisi vardır. Yine de, samimi dindarların Rabbimizin emrettiği şekilde mirası paylaştıklarına inanmak istiyorum.
Bu yazımızda, kısaca ve ana hatları ile mirasın nasıl paylaşılacağı ve mirastan kime ne kadar pay verileceği hususunu yazacağız. İlk bilinecek şey, dinimize göre aile içindeki her bir ferdin malının ayrı olduğudur. Şimdi aile içinde ‘Senin malın benim malım olmaz veya senin benim neymiş’ deniyor. Bu sözün islamda yeri yoktur. Dinimize göre kadının malı ayrı, kocanın malı ayrıdır. Hatta çocukların malları da kendilerine aittir. Eğer öyle olmazsa ölen kişinin malı nasıl paylaşılacak. Demek, herkesin malı ayrı olacak ki o kişi öldüğü zaman ona ait olan mallar bölüşülsün.
Ölen kişinin malından önce cenaze masrafları karşılanır, sonra borçları ödenir, varsa vasiyeti yerine getirilir. Bundan sonra arta kalan maldan önce birinci derecedeki yakınları paylarını alırlar. Bunlar ölenin annesi, babası; karı ise kocası, koca ise karısı ve çocuklarıdır. Bu kişilerin mirastan alacakları hisseler şöyledir.
Kocası ölen kadın: Eğer ölen kocasının çocukları var ise mirasın 1/8’ini, mirasçı olacak çocuk yok ise mirasın 1/4’ünü alır.
Koca: Ölen karısının çocukları var ise mirasın1/4’ ünü, mirasçı çocuk yok ise mirasın yarısını alır.
Ölen kişinin anne ve babasından her biri, eğer ölenin çocukları var ise 1/6 hisse, ölenin çocukları yok ise 1/3 hisse alırlar.
Bu yazıyı okurken bazıları homurdanmasın, zira bu taksim bu yazıyı yazan Selahattin Altıntaş’ın taksimi değil, alemlerin Rabbi olan Allah’ın taksimidir.
Ölenin çocukları ise, kız ve erkek kardeşlerden oluşuyorlarsa yukarıda bahsettiğimiz hissedarlar hisselerini aldıktan sonra kalan malı erkekler iki hisse, kızlar bir hisse almak suretiyle mirası paylaşırlar.
Ölenin sadece bir kız çocuğu var ise, bu kız malın yarısını alır. Ölen kişinin erkek çocuğu yok, iki veya daha fazla kız çocuğu var ise, bu kızlar mirasın 2/3’ünü eşit olarak paylaşırlar. Nisa suresi 176. ayetinede Rabbimiz şöyle buyuruyor:
Eğer mirasçılar erkek ve kadın kardeşler ise erkeğe iki dişinin hissesi kadar vardır. Doğru yoldan saparsınız diye Allah size açıklıyor.  
Demek, ayetlerde belirtildiği gibi mirası paylaşmayanlar doğru yoldan sapmış oluyorlar. Bunun için ‘Kitabım Kur’an’ diyen bir Müslüman hiç itirazsız mirası Allah’ın kitapta emrettiği ve Resulünün tatbik ettiği gibi paylaşır. Allah’ın kendisi için takdir ettiği hisseyi de hiç itirazsız, hatta kalbinde bir sıkıntı duymadan kabul eder. Rabbimiz şöyle buyuruyor:
‘Yakinen bilen bir millet için Allah’tan daha iyi hüküm veren kim vardır?’ Maide Suresi 50.
Hem müslümanım diyeceksin, hem aklın çalışacak; sonrada Allah’ın taksimini beğenmeyeceksin, mirası da kafana göre paylaşacaksın, bu olur mu?
Müslümanım demek: Ben bu kâinatı yaratan ve idare eden Allah’ın varlığına ve bir olduğuna inandım, beni yaratan, yaşatan ve rızkımı veren O’dur. Ben hareketlerimi gönderdiği kitaba ve son elçisi Hz.Muhammed s.a.v’in yaptıklarına göre yaparım. Zaten Müslüman demek teslim olan demektir. Dinim ne diyorsa ben de onu derim, dinim nasıl yap diyorsa ben de öyle yaparım. Bunun tartışması da olmaz. Hem müslümanım deyip hem de dinimizde belirtilen hükümlere karşı olmak akıllı bir müslümanın yapacağı iş değildir.
Ölenin çocuğu olmazsa, anne babası olmazsa veya çocuğu ölmüş olup torunları olursa vs bu gibi durumlarda mirasın nasıl paylaşılacağı geniş olarak fıkıh kitaplarında anlatılmıştır. Kitaptan bu meseleleri çıkarmak ta zordur. En kolay yol bu işi bilen birisine müracaat etmektir.
Miras paylaşılırken çok dikkatli olmalıdır. Ekser akrabalık ilişkileri bu mesele yüzünden bozulmakta ve kardeşler neredeyse artık ömür boyu birbirlerinin yüzlerine bakmamakta, akrabalık ilişkileri kopmaktadır. Bu durumda yapılacak iş: Her bir mirasçı Allah’ın dinimizde kendisi için taktir ettiği hisseye razı olacak; diğer mirasçıların kendisinin en yakın akrabaları olduğunu düşünerek onları kandırmaya çalışmayacak. Hele bazı mirasçılar çocuk veya bebek iseler! Aman ha! O yetim ve öksüzlerin haklarını yemeye kalkmayın, yoksa iflah olmazsınız. Bu miras paylaşma işi bu işi bilen, aklı başında hepsinin saygı duyduğu bir büyük öncülüğünde yapılırsa hemen hemen hiç problem çıkmaz. Zaten bizim toplumumuz sayıp sevdiği, sözü dinlenir büyüklerini kaybettiğinden beri problemlerini halledememektedir. Eskiden bu büyükler meseleleri öyle hallederlerdi ki mahkemelere iş kalmazdı. Maalesef onlarla beraber pek çok değerimizi de kaybettik veya kaybettirdiler ve halâ da kaybetmeye devam ediyoruz.
Kişi hayatta iken malında dinimizin müsaade ettiği şekilde tasarruf edebilir. Ancak, hayatta iken malın tamamını çocukları arasında taksim etmek büyük hatadır ve böyle yapanların nasıl sıkıntılar çektikleri herkesin bildiği bir gerçektir. İlla çocuklarına malının bir kısmını verecekse o zaman hepsine eşit olarak vermelidir. Sevdiği çocuğunu kayırmak, ona fazla mal vermek veya sevmediklerini ayırmak evlatlar arasına öyle bir fitne sokmaktır ki böyle yapanlar yarın Allah’ın huzuruna ikiye bölünmüş olarak varacaklardır. Sakın! Bazı evlatlarımı kayıracağım diye kendi ahiretini yıkma!
Bu dünyada en ahmak adam o’dur ki, Başkasının dünyası için kendi ahiretini mahveder!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder