3 Ocak 2011 Pazartesi

Türkiye’nin bir açılıma değil, bir çok açılıma ihtiyacı vardır!

Elbette açılımları yapmak ve onları kabullenmek kolay değildir. Türkiye şu son açılımı bile birkaç bin teröristle 25 yıldan beri baş edememenin neticesinde kabullenmek zorunda kalmıştır. 
Şu son 30 ağustos zafer bayramı kutlamalarında “güçlü ordu, güçlü Türkiye” sloganı altında gövde gösterisi de hiç şık olmamıştır. Çünkü, artık güçlü ordu tarifi değişmiştir. Şimdi artık ordunun gücü asker sayısına göre ölçülmüyor. Hele birkaç bin terörist ile 25 yıldır baş edilemediği gerçeği de ortada iken… Belki de bu gövde gösterisi bu psikolojinin bir neticesi olmuştur.
Pimi çekilen ve dört askerin şehit olması ile sonuçlanan olay toplumda bardağı taşıran son damla gibi olmuştur. Maalesef, Genelkurmay büyük töhmet altındadır. Bu olayın, basına yansımasaydı ört bas edileceği şüphesi çok yaygındır. Genelkurmayın yapacağı tek şey bu gibi geçmişte yaşanan olayları açıklamak ve sorumluları hakkında nelerin yapıldığını kamu oyuna ilan etmektir. Yoksa bunun ilk olduğunu söylemek kimseyi tatmin etmeyecektir.
Irak’ta Saddam’ın da güçlü bir ordusu vardı. Ülkeleri işgal edildi de ordusu bir eser gösteremedi. Çünkü, ordu günün şartlarına göre dizayn edilmemişti. Karşılarında bir tek amerikan askeri göremeden, bir tek uçak kaldıramadan ülkeleri elerinden gitti.  
Evet, asker artık hiç gündemden düşmemektedir. Basında çok ciddi olarak “bu komutanlar nasıl yetişmektedir?” sorusu sorulmaya başlanmıştır. Ordunun en üst makamlarında bulunmuş generallerin, çok ciddi suçlamalarla bugün mahkemelerde olmaları artık askeri alanda çok ciddi açılımların yapılması zamanının geldiği gerçeğini ortaya koymuştur.
Evet, açılım Kürt açılımı ile kalmamalıdır. Milli eğitimde de ciddi açılımlara ihtiyaç vardır. Adı Milli eğitim olan bakanlığın okullarında eğitimin olmadığı bilinen bir gerçektir. Bunu emekli bir öğretmen olarak söylüyorum. Bu şartlarda eğitimin olmasının da mümkün olmadığını rahatça söyleyebilirim. Başta da dediğim gibi, bir konuda açılım yapmak öyle kolay olmuyor. Çocukların nasıl eğitilmesi gerektiği konusunda toplumda fikir birliği yoktur.
Yargıda büyük açılıma ihtiyaç vardır. Adamlar 44 adamı kurşunlayıp öldürdüler, bu gün hala mahkemedeler. En azından her kes biliyor ki bu kişiler idam olunmayacak. 44 kişiyi öldürenler yaşayacak! Böyle kanun olur mu? Adam Türkiye’yi yerinden oynatan bombaları evinde yakalatmış, bugün serbest. Üstelik yargının en üstünde olanların, açık olarak olayların içinde oldukları ses kayıtlarından ortaya konmuş durumda. Zaten onlar, ülkeyi kaosa sürüklemek için cinayet dahil ne gerekiyorsa yapanları açıktan desteklemekten de geri kalmıyorlar. Artık bu olaylar yargıda da büyük bir açılıma ihtiyaç olduğunu gözler önüne sermektedir.
Basında büyük açılıma ihtiyaç vardır. Belki de en büyük açılıma basında ihtiyaç vardır. Basın düzelmeden hiçbir şeyin düzelmesi mümkün görünmemektedir. Ülkeyi kaosa sürüklemek için cinayet işleyenler, bombalar patlatanlar nasıl oluyor da en üst makamlardan destek görebiliyor ve basın tarafından alkışlanıyor? Böyle bir ülke olabilir mi? Evet, ülkemizin bir örneği sanırım bu dünyada yoktur.
Evet, değişim ve açılımlara şiddetle ihtiyacımız var amma bu açılımların olması mümkün görünmüyor. Çünkü o zaman her şeyi sil baştan yeniden yapmamız gerekir. Toplumun hali hazırda bunu kabullenmesi ve bu açılımları yapması ise imkansız gibidir. Her zaman aynı noktaya varıyorum. Biz toplum olarak bu sistem ile çalkalana çalkalana devam ederiz. Ne zamana kadar bu böyle devam eder, derseniz:
Ahir zamanda beklenen büyük olaylar başlayana kadar böylece devam eder. Bunun da yakın olduğunu düşünüyorum!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder